Hititlerin başkenti Hattuşa’ya ev sahipliği yapan Çorum’un Boğazkale ilçesindeki kazılarda bulunan 2 bin 800 yıllık miğfer, demir çağından bugüne ulaşmayı başaran nadide demir eserler arasında gösteriliyor.
Alman Arkeoloji Enstitüsünden Jurgen Seeher tarafından Hattuşa Ören Yeri’nde 1999 yılında bulunan demir miğferde yapılan incelemede, milattan önce 7’nci yüzyıldan kaldığı tespit edildi.
Demir olmasına karşın toprağın altında 2 bin 800 yıl kalmayı başaran miğfer, Kültür ve Turizm Bakanlığının onayıyla İstanbul Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne bağlı Merkez Restorasyon Laboratuvarında restore edildi.
Yaklaşık 2 yıl süren restorasyon çalışmasında ilk günkü görünümüne yakın görünüm kazanan demir miğfer, sergilenmek üzere Boğazkale Müzesi’ne gönderildi.
Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Boğazkale Hattuşa’daki çalışmaları yürüten Kazı Başkanı Prof. Dr. Andreas Schachner, demir miğferin kullanıldığı dönemden günümüze şans eseri ulaştığını söyledi.
Demirin paslanması nedeniyle diğer bazı metallere göre daha kısa ömürlü olduğuna dikkati çeken Schachner, “Demirden yapılmış ve günümüze kadar ulaşmış olması nedeniyle ünik ve çok nadir bulunan bir obje. Çünkü herkesin bildiği gibi demir paslanır, kaybolur gider ama şansımızdan demir çağına ait büyük bir binada bu miğfer bulunmuş.” dedi.
Miğfer bulunduğunda şu anki kadar güzel görünmediğini, başarılı bir restorasyon sürecinin ardından eserin arkeoloji dünyasına kazandırıldığını vurgulayan Schachner, “Eser çeşitli kimyasallarla temizlendi, pasından arındırıldı. Restorasyonun ardından Boğazkale’ye geri getirildi ve şimdi müzenin demir çağı bölümünün en önemli eserlerinden biri.” diye konuştu.
Miğferin, binlerce yıl öncesine ait önemli bilgiler vermesi nedeniyle hem arkeoloji hem de tarih açısından çok önemli bir eser olduğunun altını çizen Schachner, şöyle devam etti:
“Bu miğfer ünik bir eserdir. Bu tarz bir miğferin Anadolu’da veya Ege dünyasında bir benzeri yoktur. Bu miğferin günümüze ulaşabilmesi çok nadir bir olay. Bu olağan bir eser değil, çok olağanüstü bir eser. Demir çağına ait birçok tabaka kazdık Boğazköy’de fakat bu kadar iyi korunmuş bir demir obje elde edemedik. Miğferi bir binanın içinde, saklandığı yerde bulduk. Dolayısıyla belki o dönemin Hattuşa’daki ileri gelen birinin zırh parçası olduğunu söyleyebiliriz fakat savaşta nasıl kullandıklarını bilmiyoruz.”
Schachner, demirin ısıtılıp çekiçle dövülerek yapıldığı anlaşılan miğferin o dönemde demir işçiliğinin ne kadar iyi olduğunun günümüzde anlaşılmasını sağladığını, işçilik anlamında da çok zengin bir ürün olduğunu sözlerine ekledi. (AA)