Gazeteci-Yazar Sibel Eraslan, Hitit Üniversitesi tarafından 5’incisi düzenlenen Gençlik Sohbetleri programının konuğu oldu.
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa Rektör Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil İbrahim Şimşek, akademik ve idari personelle birlikte öğrenciler katıldı.
Programın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Öztürk, Gençlik Sohbetleri kapsamında, daha önce sırasıyla Etnospor Konfederasyonu Genel Başkanı Bilal Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Gazeteci-Yazar Prof. Dr. Yusuf Kaplan ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü Serkan Keleşer’i öğrencilerle buluşturduklarını hatırlatarak bu programın 5’incisinde Gazeteci-Yazar Sibel Eraslan’ı ağırlamaktan mutluluk duyduklarını ifade etti.
Sibel Eraslan: “Ruhumun yol arayışları beni İslam’da kadın rol modelleri üzerine düşünmeye sevk etti”
Gençlere hitap eden Sibel Eraslan, edebiyat alanındaki çalışmalarından ve eserlerini yazma sürecinden bahsetti. Çalışmalarının büyük bir kısmının kadınlarla ilgili olduğunu ifade eden Eraslan, şöyle konuştu:
“Ruhumun yol arayışları beni İslam’da kadın rol modelleri üzerine düşünmeye sevk etti. Ve çok fazla kitap biriktirip daha sonra okuma, düşünme ve onları bir tezgahta mekik gibi dokuma zamanı gelecekti sonraki yıllarda. İslam kadın modeline, oradan İslam aile modeline ulaşmak için bir zihin çalışmasıydı bu. Daha sonra da kitaplarımı yazma aşamasına geldim.”
“Aileyi düşünmek için önce insanı düşünmek gerekiyor”
Aileyi düşünmek için önce insanı düşünmek gerektiğinin altını çizen Eraslan, bu noktada Kur’an-ı Kerim’in önemli olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir edebiyatçı olarak Kur’an-ı Kerim’i çok önemsiyorum. Batı edebiyatına baktığınızda en çok okunan kitaplar Tevrat ve İncil. Baktığınız zaman Hz. Musa ile ilgili ciltlerce eser bulabilirsiniz. Ben Hz. Asiye’yi çalışırken Türkçe eser bulamadım. Hz. Musa’ya baktığım zaman Türkçe birkaç eser bulabildim belki ama Avrupa’da külliyatlar vardı Hz. Musa ile ilgili. Ciltlerce yazı, roman, şiir, ansiklopedi vardı. Biz bunları aşabilmek zorundayız. Bizim medeni eksenlerimiz. Bu eksenleri bildikten sonra kendi koordinat sisteminizi kurabiliyorsunuz. Bu yüzden de insan nasıl bir varlıktır? Bilmek zorundayız. Türkiye’de de dünyada da Kur’an-ı Kerim en çok okunan kitaplar arasındadır. Ama yüzünden okumayı kastetmiyoruz. Mukayese ile düşünerek bu okumayı bırakmamak zorundayız. İnsan nedir diye öğrenirsek, aile nedir diye de oradan sonuca çıkmak kolay olacak.”
Çocukların yetiştirilmesi ve aile yapıları üzerine de değerlendirmelerde bulunan Eraslan, “Bir çocuğun en iyi yetişeceği yer ailedir, o yüzden sağlam aileler kurmak zorundayız. Günümüzde sadece çekirdek aileler akla geliyor fakat bundan ibaret değil. Çocuklarınız ne kadar çok akraba görürse sevgiyi, paylaşmayı, dayanışmayı da daha fazlalaştırabiliyorlar. Çekirdek aile de aslında ailenin dönüşmüş hali. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bütün dünyaya empoze edilen bir kavram. Amerika’da, Fransa’da çok çocuklu aileler üzerine diziler var. Çok çocuk her zaman öneriliyor. Niye oralarda alternatif olarak sunuluyor da bizde bir facia olarak her zaman anlatılıyor. Çok çocuklu ailelerinin evlatlarının nasıl perişan olduğuna dair bizde pek çok tiyatro, sinema vardır. Bunları maruz kaldığımız küresel propagandalar olarak görüyorum.” diye konuştu.
“Dünyanın büyük bir yalnızlaşma problemi var”
“Giderek çekirdek aileyi kendimize yük olarak görmeye başladığımız bu süreçte aşırı bireyciliğin çelik gibi bir yalnızlığı var. Dünyanın büyük bir yalnızlaşma problemi var.” diyen Eraslan, şunları söyledi:
“İletişimin de en yüksek olduğu bir seviyedeyiz dijitalleşmiş dünyada. Hem en fazla iletişimin olduğu hem de iletişim sorununun en yüksek olduğu bir dönemdeyiz. İnsanlar annesiyle, karısıyla, kocasıyla, çocuklarıyla konuşmaktansa sosyal medyada insanların arasında birbirlerinin fotoğraflarını göstermeyi daha anlamlı buluyor. Selfie çekmek bizim şu anki dünyamızın özeti. Selfiede kendimizden başka kimse yok. Tek başınızasınız. Başka kişiye ihtiyaç yok. Aile nerede kalmış? Aile tamamen geride kalmış ama arkadaş, kardeş, kuzen de yok. Hatta bir memlekete bağlılık yok. Bu aynı zamanda büyük bir yok oluş. Aile aynı zamanda mahremiyet demektir. Perdelerimizi çekip aile meselesidir bu, kendi içimizde kalsın dediğimiz meselelerimiz vardı. Aile bir onur, şeref makamıdır. Anne, çok şerefle baktığımız bir kavramdır. Baba da öyledir ama anne merhameti, kapsayıcılığı, kol kanat gerişi de olduğu için Türk, Rus ve Arap Edebiyatı’nda çok yüksek bir mevkidedir.”
Program sonunda soruları yanıtlayan Sibel Eraslan, kitaplarını imzalayarak öğrencilere hediye etti.